İçeriğe geç

Sersemlik hissi psikolojik mi ?

Sersemlik Hissi Psikolojik Mi?

Sersemlik hissi, çoğumuzun zaman zaman deneyimlediği, ama genellikle kısa süreli ve geçici bir durum olarak düşündüğümüz bir duygudur. Ama bir de bu hissi sürekli yaşayan, bununla başa çıkmaya çalışan insanlar var. İşte burada, “Sersemlik hissi psikolojik mi?” sorusu daha farklı bir boyut kazanıyor. Bu durumu sadece bireysel bir problem olarak değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından da ele almak gerekiyor. Çünkü sersemlik hissi, yalnızca psikolojik değil, toplumsal faktörlerle de şekillenen bir deneyim olabilir.

Toplumsal Cinsiyet ve Sersemlik Hissi

Sokakta, toplu taşımada, işyerlerinde karşılaştığım kadınlar, her biri farklı bir şekilde bu “sersemlik” hissiyle mücadele ediyor. Kadınlar, özellikle toplumun cinsiyetle ilgili dayatmalarına daha fazla maruz kaldıkları için, sıklıkla kendilerini fiziksel ve psikolojik olarak tükenmiş hissedebiliyorlar. Toplumsal cinsiyetin kadınlar üzerinde yarattığı baskı, iş yerlerinde eşit fırsatlara sahip olamamak, evde ve işte beklentileri yerine getirememe korkusu, bir kadın için sersemlik hissini psikolojik boyutun ötesine taşıyor.

Bir gün, İstanbul’un kalabalık bir otobüsünde, ön koltuklardan birinde oturan bir kadının yüzündeki yorgunluk izlerini fark ettim. Sabahın erken saatlerinde işe gitmek için bunca yolu kat eden bu kadının gözleri, bir tür sersemlik hissiyle doluydu. Ama bu hissin sadece yorgunluktan değil, toplumun kadına biçtiği “yapman gerekenler” listesinin baskısından kaynaklandığını düşündüm. Her gün bir kadın olarak hem işte hem de evde “her şeyi” yapmaya çalışan birinin ruh halini tahmin etmek zor değil. Toplumsal cinsiyetin yüklediği roller, kadınları ruhsal ve bedensel açıdan yıpratıyor.

Bu noktada şunu sormak gerekiyor: Sersemlik hissi sadece bir psikolojik durum mu, yoksa toplumsal baskılar sonucu gelişen bir ruh hali mi? Cevabım kesinlikle ikinci şıkta. Çünkü toplumun kadına dayattığı “mükemmel anne, mükemmel çalışan” rolleri, her an her yerde hissettikleri bir tür sersemlik yaratıyor.

Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Sersemlik Hissi

Sersemlik hissinin psikolojik mi olduğu sorusunu sadece kadınlarla sınırlamak, bu durumu daha geniş bir perspektife koymaktan uzak kalmak olur. Farklı kimliklere sahip bireyler, örneğin LGBTQ+ topluluğundaki insanlar, bu hissi daha farklı şekillerde deneyimleyebilirler. Bir birey cinsiyet kimliğini veya cinsel yönelimini açıklama konusunda sosyal kabul görmekte zorluk çektiğinde, bu durum hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpratıcı olabilir.

Geçenlerde, işyerimden bir arkadaşım, kendisinin trans birey olduğunu açıkladığında, onu dinlerken gözlerindeki o sersemlik hissini hemen fark ettim. Yüzündeki ifade, tüm birikmiş korku ve kaygıyı barındırıyordu. Özellikle toplumsal cinsiyetin geleneksel kalıplarına karşı çıkan LGBTQ+ bireyleri, çoğu zaman toplumda kabul görmeme ve ayrımcılıkla karşılaşma endişesiyle yaşarlar. Bu baskılar, kimliklerini saklama, onlardan sakınma veya sadece kendilerini ifade edebilmek için sürekli bir mücadele içindedirler. Her gün toplumsal baskıların içinde olmak, kendini savunmaya çalışırken sürekli bir tükenmişlik yaşamak, sersemlik hissinin psikolojik boyutunu bambaşka bir yere taşır. Bu bireylerin yaşadığı sersemlik, kimliklerinin kabul görmemesi ve dışlanmalarıyla beslenir.

Bir yandan, sosyal adalet mücadelesi veren birçok insan da bu durumu sıkça hissediyor. Toplumda daha eşit bir dünya yaratmaya çalışan aktivistler, bazen toplumsal gerçeklerle yüzleşirken o kadar tükenmiş hissediyorlar ki, bu durum bir tür psikolojik sersemlik yaratabiliyor. Bu duyguyu yalnızca “kişisel” bir sorun olarak görmek, aslında büyük bir sosyal meselenin göz ardı edilmesi demektir.

Gözlemlerimden Sersemlik Hissi ve Toplum

Sokakta, toplu taşımada, özellikle sabahları insanları gözlemlerken, insanların gözlerinde sersemlik hissi çok belirgin. İnsanlar, hızla bir yere yetişmeye çalışırken, o kadar yorulmuşlar ki, sanki kendi bedenlerinden ve zihinlerinden bir parça kaybolmuş gibi görünüyorlar. Bir çoğu, sabah uykusuzluğunun etkisiyle dağılmış bir şekilde etraflarına bakıyor. Ama bu durumun bir kısmı gerçekten sadece psikolojik bir yorgunluk değil. Aynı zamanda toplumsal baskıların, ekonomik zorlukların ve adaletsizliğin bir sonucu.

Sürekli geçim sıkıntısıyla uğraşan, çalışma koşulları kötü olan, eşitlikten uzak bir ortamda var olamayan insanlar, zamanla bu sersemlik hissini psikolojik bir bozukluk haline getirebilirler. Kendilerini değersiz hissettiklerinde, toplumsal sistemin yarattığı adaletsizliklere karşı çaresizlik içinde olduklarında, bu ruh hali daha da derinleşir.

Bir gün, bir otobüs durağında beklerken, yanımda bir işçi kadın vardı. Üzerindeki iş kıyafetlerinden, sırtındaki yorgunluktan, sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da tükenmiş olduğunu görebiliyordum. Ne kadar zorlandığını fark ettim ve gözleriyle, bana sanki “Sersemlik hissi, psikolojik değil, toplumsal bir durum,” diyordu. Gerçekten de, bu kadının ruh halindeki sersemlik, sadece fiziksel yorgunluktan değil, toplumsal adaletsizlikten de besleniyordu.

Sonuç: Sersemlik Hissi Toplumsal Bir Mesel mi?

Sersemlik hissinin sadece bir psikolojik problem olduğunu söylemek, bence bu durumu basitleştirmek olur. Çünkü bu durum, toplumsal cinsiyetin, çeşitliliğin, sosyal adaletin bir ürünü. Toplumda maruz kalınan baskılar, ayrımcılıklar ve eşitsizlikler, bu hissi besler. Yani, sersemlik hissi sadece bireysel bir duygu değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Ve bu sorunu çözmeden, ruhsal yorgunluğumuzu atmak pek mümkün görünmüyor.

O yüzden, sersemlik hissi psikolojik mi, sorusunun cevabı belki de şu: Evet, psikolojik ama toplumsal faktörler de bu psikolojiyi şekillendiriyor. Gerçek değişim, sadece ruhsal değil, toplumsal düzeyde de adaletin sağlanmasıyla mümkün olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
tulipbet güncel